28 Ocak 2020 Salı

Yemek seçen çocuğa nasıl davranmalı?

Yemek seçen, abur cubur isteyen çocuklara nasıl yaklaşmalı? Fransızlar çocuklarına sebzeyi nasıl sevdiriyor? Çocukluktan itibaren herkesin sağlıklı beslenmekten keyif aldığı Fransa'nın mutfak kültürünü masaya yatırdık.



Yemek seçen, abur cubur isteyen çocuklara nasıl yaklaşmalı? Fransızlar çocuklarına sebzeyi nasıl sevdiriyor? Çocukluktan itibaren herkesin sağlıklı beslenmekten keyif aldığı Fransa'nın mutfak kültürünü masaya yatırdık.
Fransız çocuklar günde sadece 4 öğün yeneceğini biliyor, pasta için akşamüstünü bekleyebiliyor, buharda pişmiş enginarı afiyetle yiyor. Fransız kadınları fazla kilolarıyla değil, ince görüntüleriyle anılmaktan memnun görünüyor. Fransa'da Akdeniz tipi beslenmenin esintileri olsa da ülke aynı zamanda pastacılığı dünyaya öğretiyor.
 
Dünyada obezite salgını halen büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Öte yandan bebeklerin ne yiyeceklerine kendilerinin karar verdiği BLW (baby led weaning) yöntemi yeni bir akım haline geliyor. Yemek yapmayı sevsek de sevmesek de sağlıklı beslenmeye ihtiyacımız var. Tüm bunların yanında yaşam hızlı bir tempoda akıyor ve yemeğe vakit ve emek vermek gittikçe zorlaşıyor. Hem çocuklukta hem yetişkinlikte sağlıklı yemeklerden keyif almak için neler yapılabilir? İşin sırrına, yemeğe yaklaşımlarıyla ünlü olan Fransızlar sahip gibi görünüyor.
 
İngiliz eşi ve 3 çocuğuyla birlikte Fransa'da yaşayan ABD asıllı gazeteci Pamela Druckermann, Fransızların sağlıklı yemeklerden keyif almayı çocuklara nasıl aşıladığını "Bebeğinize Fransız Kalın" isimli kitapta masaya yatırıyor. Ailesiyle birlikte dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan ve "Eskimolar Bebeklerini Nasıl Sıcak Tutar?" kitabıyla ebeveynlik yöntemlerini inceleyen bir yazar olan Mei-Ling Hopgood, kitabında "Fransızlar Çocuklarına Sağlıklı Yiyecekleri Sevmeyi Nasıl Öğretir?" diye sorarak Fransız yemek kültürünün izini sürüyor. Yemek yemekle olan ilişki, kültürün bir parçası olarak alışkanlıklarımızı etkiliyor.
 
Yeme-içme kültüründe dünyanın belki de en ünlü ülkesi olan Fransa, yaşamsal öneme sahip beslenmeyi çocuklarına küçük yaşlarda aşılıyor ve Fransız bebekleri kültürün bu faydalı yönüne zaman içinde uyum sağlıyor. Elbette Fransa'daki bebekler ve küçük çocuklar da sebzeleri reddediyor, yemek seçiyor ve tatlı yemek istiyor. Özellikle de pastacılıkta dünyanın en ünlü okullarının olduğu bir ülkede! Tatlılar Fransızlar için de günlük yaşamın ve kutlamaların bir parçası. Ancak Mireille Guiliano'nun "Fransız kadınlar niçin kilo almaz: Keyif için yemenin sırrı" kitabında da ele alındığı gibi Fransız kadınları ince kalmayı önemseyerek porsiyonlarını küçük tutuyor. Çocuklarına ise hızla hazırlansa ve basit görünse bile sebzelerle dengelenmiş öğünler sunuyor. Elbette ki fazla kilo problemi Fransa'da da konuşuluyor. Fast-food yayılmacılığı obezite oranlarını arttırıyor. Ancak devlet hemen kampanyalarla duruma el koyuyor. Peki, kültür sağlıklı beslenmeyi nasıl sürdürüyor? İşte Fransızların sırları;
 
"La joie de manger" – "Yemek yeme zevki" Özellikle de Fransa'nın güneyine has en temel değerlerden biri, yemek yeme zevki. Hopgood'un kitabında, bu zevki aşılamanın örneği olarak bir anaokulunun profesyonel şef ve diyetisyen tarafından hazırlanan menüsü gösteriliyor. Buharda pişmiş pırasa, mısır ve enginar kalbi salatası, fırınlanmış balık püresi ve pancar salatası, mantarlı sebzeli kiş gibi yemekler sıradan bir anaokulu menüsünü oluşturuyor. Çocukların bahçede çalıştıkları, baharatlarla oynadıkları anaokulu nadir bir örnek gibi görünse de, Fransız anaokullarının yemek menülerinin özel bir komisyon tarafından hazırlanıp denetlendiğini söylemek gerek. Rafine damak zevki, dengeli ve düzenli öğün gibi konularda Fransa devletinin sıkı politikaları var. Öte yandan emzirme oranlarında Fransa ilk sıralarda değil. Beslenme konusunda mükemmele ulaştıklarını söylemek mümkün olmasa da yemekten zevk almanın bir yaşam anlayışı olması, konunun belkemiğini oluşturuyor.

 
Çocuklar bir yiyeceği tadıp sevmediğinde, anne-babalar tekrar denemekten asla vazgeçmiyor. Süreç aylar alsa da reddedilen yiyecek bir süre sonra çocuğa tekrar teklif ediliyor. "Asla yemiyor" demeden, çocuklara tekrar sunuluyor ve denemeleri isteniyor. Fransızların çocuklarına sebzeyi sevdirmek ve damak zevklerini geliştirmek için formülleri basit. Tekrar tekrar denemek için acele etmemek, bunu aylara yaymak, gerekirse farklı şekillerde sunmak ve bu konuda taviz vermemek. Sunulan yemeği reddeden çocuklar şunları sıkça duyuyor: "En azından denemelisin. Sevmeme hakkın var ama denememe hakkın yok."

 
Yenecek olan şey küçük bir atıştırmalık olsa bile yemek zamanı adeta kutsal kabul ediliyor. Her yemekten önce "Afiyet olsun" demek oldukça önemli. Bu, yemeğin özel bir zaman olması ve ritüel haline gelmesinin bir sembolü oluyor. Ne yenirse yensin yiyecekleri onurlandırmak, bütün ailenin sofrada bir araya gelmesi öne çıkıyor. Amerikalı efsanevi şef Julia Child, Mastering the Art of French Cooking kitabında "Fransa'da yemek pişirmek ciddi bir sanat ve ulusal bir spordur" diyor. Elbette Fransa'da ve özellikle trafiğiyle meşhur Paris'te de insanlar yemek hazırlamaya zor vakit buluyor. Ancak net sınırlarla yaşanan öğle yemeği zamanı, gelişmiş bir ülkede bile yemeğe ayrı bir zaman ayrılabileceğini gösteren bir örnek oluşturuyor. En azından bir öğünü özel hale getirmek, modern toplum için uygulanamayacak bir hedef gibi görünmüyor.

 
Fransızlar yemeğe olan yaklaşımlarında, yemek yemeye zaman ayırmayı, bu zamanda da sadece yenilen şeyle ilgilenmeyi öneriyor. Yemek yerken yiyecekten bahsetmek, sadece yenilen şeyi ve iyi beslenmeyi onurlandırmak değil, aynı zamanda o anın hakkını verip değerini bilmeyi de hatırlatıyor. Bu, yoğun geçen yaşamlarda adeta akıl sağlığını korumaya hizmet eden bir mola haline geliyor. Fransız cafeleri bunun en güzel örneklerinden biri.

 

 
Türk asıllı ve doğma büyüme Paris'li olan İlhan çiftine, bu kültür hakkındaki deneyim ve gözlemlerini sorduk. Üç çocuk sahibi çift, ağırlıklı olarak Türk yemekleriyle beslenseler de çocuklar Fransa devletinin okullarda uyguladığı yemek politikasıyla büyüdüğü için sebze yedirmek konusunda zorlanmadıklarını ifade ediyor. Elbette herkesin kendine özel bir damak zevki bulunuyor. Yine de her yemeğin tadına bakılması ve yeni tatlara şans verilmesi kuralı bu evde de geçerli. Yemeğe oturulduğunda "Afiyet olsun" demek, yemekler hakkında konuşmak, sofradan kalkarken tekrar "Afiyet olsun" diyerek tabakla birlikte kalkmak en temel alışkanlıklar olarak sektirmeden uygulanıyor. Küçük yaşta tekrar tekrar hatırlatılarak öğretildiği, toplum yaşamında da yer aldığı için çocuklar bunları içselleştirmiş bir şekilde uyguluyor. Eğitim, bebeklikte ek gıdalara geçiş döneminde başlıyor.
 
Yaşadığımız topraklarda bayram sofralarına, aile yemeklerine, el emeğiyle hazırlanan yiyeceklere çok önem veriliyor. Öte yandan fast-food yiyecekler günlük yaşamın içine git gide daha fazla sızıyor. Bebek ve çocuklara TV karşısında veya tabletle yemek yedirme, kaşıkla peşlerinden koşma da kültürün bir parçası olarak dikkat çekiyor. BLW gibi yeni yöntemler yeni nesiller için umut verici olsa da içinde yaşadığımız kültürün yemeğe yaklaşımına tekrar bütünüyle bakmak ve yeni alışkanlıklar geliştirmenin zamanı gelmiş gibi görünüyor.
 
Haber: Senem Tahmaz
 
 



ac931c102a68465fb0597bdc2457eaa8

Bronşiolit nedir?

Ebeveynleri korkutan bronşiolit nedir, bronşiolit tedavisi nasıldır? Dr. Lale Seren, konu hakkında bilgiler verdi.



Ebeveynleri korkutan bronşiolit nedir, bronşiolit tedavisi nasıldır? Dr. Lale Seren, konu hakkında bilgiler verdi.
Bronşiolit, akciğerlerin küçük havayollarında( bronşiollerde) tıkanıklığa neden olabilen iltihabi bir durumdur. Hastaneye yatacak kadar nefes darlığına sebep olması, tekrarlama riskinin oluşu nedeniyle aileleri endişelendirir. Florence Nightingale Hastanesi Kadıköy Tıp Merkezi'nden Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Lale Seren, öksürük ve solunum sıkıntısına yol açabilen; anne ve babaların 'Acaba çocuğum astım mı oldu?' diye uykularını kaçıran hastalığın adım adım belirtilerine dikkat çekti.
 
Genellikle 2 yaşından küçük çocuklarda sıklıkla 3- 6 aylık bebeklerde görülen bronşiolit, bu yaş grubunda hastaneye yatışların en sık nedenidir. Bronşiolit her mevsimde görülebilirse de en sık kış aylarında ve özellikle Ekim ile Mayıs ayları arasında görülmektedir.
 
Bronşiolit niçin çocuklarda daha sık görülür?
Erişkinlerle kıyaslandığında çocuklarda daha fazla görülmesini kolaylaştırıcı bazı etmenler vardır. Küçük çocuklar ve bebeklerin bronşlarının çapı dar ve sayıca azdır. Bronşları çevreleyen kıkırdak halkaları çokyumuşak olduğu için hava yolları daha kolay tıkanır. Bronşioller virüslerle iltihaplandıklarında duvarları şişer ve içlerinde de salgılar birikir; havanın akciğerlere girmesi ve çıkması zorlaşır. Ayrıca çocukların metabolizma hızlarının ve oksijen tüketimlerinin daha yüksek olması bronşiolitin çocuk ve bebeklerde daha çok görülmesinin sebepleri arasındadır.
 
Bronşiolit nasıl bulaşır?
Bronşiolitin sebebi çoğu zaman virüslerdir. Hastaların yüzde 90'ınınailesinde gribal bir enfeksiyon hikayesi mevcuttur. Virüsler hasta kişilerin aksırmaları, konuşmaları ve öksürmeleri sırasında havaya karışarak solunum yoluyla bulaşır. Çocuğun veya eşyaların bulunduğu ortamda öksürüp aksırılması ile virüsle dolu tükürük damlacıkları ortama saçılır. Vücut salgılarıyla kirlenmiş el ile de bulaşabilir. Kirli yüzeylerde virüs 8 saate kadar canlı kalabilmektedir.
 
Hangi çocuklar ve bebekler risk altındadır?
Bazı risk faktörleri hastalığın görülmesini kolaylaştırır. Bu risk faktörleri arasında:
Erken doğum öyküsü olan prematüre bebekler,
Doğuştan kalp ve akciğer sorunu bulunan bebekler,
6 aydan küçük bebekler,
Anne sütü ile beslenmeyen bebekler,
Sigara dumanına maruz kalanlar,
Kalabalık aileler, kreşte bakım görenler ve okula giden kardeşi olanlar sayılabilir.

 
Anneden geçen antikorlar ilk 6 ayda bebeği koruyabildiğinden anne sütü akut bronşiolitten bebeği korur.
 

 
Bronşiolit belirtileri nelerdir?
Tıpkı soğuk algınlığı gibi burun akıntısı, hafif öksürük ve burun tıkanıklığıyla başlar. Kuluçka dönemi 7-10 gün arasındadır. Bronşiolit, tıpkı soğuk algınlığı gibi burun akıntısı, hafif öksürük, burun tıkanıklığıyla başlar. Ateş normaldir veya hafif yükselmiş olabilir. Bazı hastalarda işler daha da kötüye gider birkaç gün içerisinde öksürük şiddetlenir ve hırıltılı solunum ortaya çıkar, solunum sıklığı artması, nefes darlığı, kalp hızının artması, burun kanatlarının solunuma eşlik etmesi, huzursuzluk, nefes alıp verirken kaburga aralıklarının her nefes alışta içeri çökmesi gibi durumlar ortaya çıkabilir. Hastalıkla beraber beslenme ve sıvı alımı azalabilir. Beslenme bozukluğu ve yetersiz sıvı tüketimi nedeniyle bebeklerde hastaneye yatırılarak izlem gerekebilir.
 
Bronşiolit tedavisi nasıldır?
Bronşiolit çoğunlukla viral nedene bağlı olduğundan tedavide antibiyotiklerin yeri bulunmamaktadır. Çocuğun burnunun açık tutulması çok önemlidir. Burun salgılarının koyulaşmasına engel olmak için sık sık tuzlu sulu burun damlaları yararlıdır. Beslenmesine de dikkat edilmeli, beslenme normal zamanlardan daha yorucu olduğu için az miktarlarda ama sık aralıklarla beslenmeli, öksürük nöbetlerini azaltacağından anne sütü başta olmak üzere bol sıvı alımı için teşvik edilmelidir. Öksürük, havayollarını temizlemeye yarayan güzel bir reflekstir. Öksürüğü baskılayan şuruplar ve grip ilaçları salgıların koyulaşmasına ve hastalığın ilerlemesine neden olabileceğinden bronşiolitte kullanılmaz.
 
Bronşioliti önlemenin yolları nelerdir?
Bronşiolit çoğu zaman hafif ve orta şiddette geçirilen bir hastalıktır ve evde tedavi edilebilir. Ancak evde çocuğunuzu yakından gözleyin; nefes alıp verişi hızlandığında, beslenmesi bozulduğunda, hırıltı şiddetlendiğinde doktorunuza başvurun. Bebeğiniz hakkında endişeliyseniz, İki üç beslenme sırasında normalin yarısı kadar yediyse, 12 saatten beri alt bezini ıslatmadıysa, ateşi varsa, yorgun ve huzursuz görünüyorsa doktorunuza danışın. Bebeğinizin dilinde ya da dudaklarında morarma, solunumunda sıkıntı ya da zorlanma olursa, uzun süreli nefes almasında duraklama olursa, renginde solma farkederseniz acil olarak hastaneye başvurmanız gerekir. Esas korunmada genel enfeksiyon önlemleri, ellerin sık yıkanması, çevre hijyeninin temini, gerekirse hasta kişinin maske kullanması, hasta çocukların okula gönderilmemesi, anne sütü ile beslenmenin desteklenmesi, pasif sigara içiciliğinin önlenmesi temel adımlardır.
 




84b969b2f37940ad92c2c5183a537920

19 Ocak 2020 Pazar

En şık dresuar modelleri

İster antrenizde isterseniz de evinizin dilediğiniz bir odasında bu dresuarlara yer verebilirsiniz!






















1355b36c8ad74db1956515e3d82d9512

Sütlü aşure nasıl yapılır?

Selin Kutucular'dan sütlü aşure tarifi...



Selin Kutucular'dan sütlü aşure tarifi...
Malzemeler
250 gr aşurelik buğday
100 gr pirinç
30 su bardağı su
3 su bardağı süt
750 gr tozşeker
50 gr kuru fasulye
50 gr kuru bakla
50 gr nohut
100 gr iç ceviz
100 gr kuru kayısı
150 gr sultani üzüm
100 gr incir
25 gr dolmalık fıstık
25 gr kuş üzümü
100 gr iç badem
1 kahve fincanı gülsuyu (arzuya bağlı)

 
Hazırlanışı
Buğday ve pirinci üzerine çıkacak kadar suda bir gece bekletin. Ertesi gün suyu süzün. 30 su bardağı su ilavesiyle az ateşte 6-7 saat pişirin. Yumuşamış buğday ve pirinci suyuyla beraber bir tahta kaşıkla ezerek süzgeçten geçirin. Özlü buğday suyuna şekeri ve sütü ilave ederek orta ateşte şeker eriyene kadar karıştırarak pişirin. Gerekirse su ilave edin. Bir iki taşım kaynattıktan sonra bir gece evvelden suya yatırılmış ve sonra da haşlanmış kuru fasulye, bakla ve kabukları ayıklanmış nohut ekleyin. Ayrıca ayıklanmış ve yıkanmış sultani üzümü, kuş üzümünü, küçük kesilmiş kuru kayısı ve inciri, dolmalık fıstığı, iç bademi, doğranmış cevizi ve dilerseniz gül suyunu ilave edin. Bir taşım daha kaynatın ve kaselere dökerek paylaştırın. Soğuyunca üzerini badem, ceviz, üzüm ve narla süsleyin.
 
Not: Aşurenin daha beyaz olması için şeker ve sütten sonra içine hiçbir malzeme atmayın.



4c2ca5ac45b044e6884312239678a404

14 Ocak 2020 Salı

Antik Yunan'ın dünyaya verdiği 12 armağan

Antik Yunan'dan günümüze kalan ve etkilerini hala hissettiğimiz 12 armağan...

Dünyanın dil, siyaset, eğitim ve bilim dallarında attığı ilk adımların çoğundan onlar sorumlu. Bu yüzden ara sıra geriye doğru – çok çok geriye – mütevazı bir bakış atmak çok önemli. İşte antik Yunan'dan günümüze kalan ve etkilerini hala hissettiğimiz 12 armağan:


1. Geçerliliği onaylanmış ilk tarihçinin eviydi

"Tarihin babası" olarak bilinen Herodot, M.Ö. 484 yılında Halikarnas'ta doğmuş, tiran Lygdamis tarafından anavatanından sürülmüş ve vaktinin çoğunu seyahat edip insanların hikâyelerini toplayarak geçirmişti. Yalnızca antik Yunan hikayelerini derleyen ilk yazar olmakla kalmadı; aynı zamanda da bu hikayelerin gelecek nesillere kalması adına elinden geleni yapmıştır.


2. Dünyaca ünlü matematikçilerin doğum yeridir

Thales teoremi gibi ilk matematik teoremleri, antik Yunanın yedi bilge kişisinin ilki olarak bilinen Miletli Thales'in çalışmaları sonucu ortaya çıkmıştır. Thales'ten sonra Sisamlı Pisagor, "öğrenilen şey" anlamına gelen matematik sözcüğünü türetmiştir. Birçok kişi, kendi adıyla anılan temel geometri teoremlerini rahatlıkla hatırlayabilir.

 


3. Batı felsefesinin çıkış noktasıdır

Helenistik süreç boyunca, antik Yunanın önde gelen düşünürleri, evreni, mitoloji unsurları yerine akıl ve deneysel kanıtlarla açıklama girişiminde bulunmaya başlamışlardır. Sokrates'ten Platon ve Aristoteles'e, Yunanlar düşünce alanını, bilginin rolü, insan algısının kapasitesi ve insanın dünya üzerindeki varlığı konularına doğru genişletmişlerdir. Tüm bu elementler, bugünkü Batı düşüncesinin şekillenmesi üzerinde doğrudan etkili olmuşlardır.


4. Kurucuları ilk demokrasi konseptini tasarlamışlardır

Demokrasi, M.Ö. 7. yy 'da Atina'da doğdu. Site devlet oligarşisi vatandaşları sömürdükçe ve ekonomik, politik ve toplumsal sorunlar yarattıkça, Atinalılar, Sparta'nın benimsediği başarılı, yarı-demokratik yönetim modelinden esinlendiler. Varlıklı azınlığa zarar vermeden mücadele içerisinde olan çoğunluğa destek çıkmaya çalışan yasaman Solon'dan yardım istediler. Her Atinalıya oy kullanma hakkı verildi ve meclisin memurları seçebilmesini, yasa geçirebilmesini ve hukuki işlerde söz sahibi olması sağlandı.


5. Jüri mahkemesinin yapıldığı ilk yerdi

Atina, günümüzde hala yapılan jüri mahkemelerinin de anavatanıydı. Jüriler, bugünkülere kıyasla çok daha fazla kişi içeriyordu – mahkemelerin herhangi bir dava için 500 kişilik bir jüri toplaması gayet normal bir durumdu. Her dava çoğunluğun kararına göre sonuçlanıyordu.


6. Mitoloji hem öğrenmemizi hem de eğlenmemizi sağladı

Söz konusu sihirli hikâyeler anlatmak olduğunda antik Yunanlar gerçek profesyonellerdi. Efsaneleri, insanlara tanrıları, kahramanları ve doğayı öğretmek için kullandılar. Aşil'den Poseidon'a, Herkül'den Atena'ya, bu hikayeler Yunan tarihinin en renkli kısımlarını oluşturdular.


7. Tiyatronun kökenlerini öğretti

Antik Yunan tiyatrolarının ilk zamanları tanrı Dionysus'u onurlandırma adına yapılan bir festival olarak başladı. Nihayetinde başlı başına bir sanat halini aldı. Sahnede bilinen ilk şiir okumasını yaptıktan sonra, Thespis ilk Yunan aktör ve trajedi türünün kurucusu olarak tanındı. Daha sonraları, yine Yunanlar tarafından genellikle taklide dayalı komedi türü tanıtıldı.


8. Olimpiyat oyunlarını yarattı

Nefes kesici şehir Olimpiya, dünyanın en büyük ve en eski spor organizasyonunun anavatanıdır. Yaklaşık 3000 yıl önce, Yunanlar tanrı Zeus'u onurlandırmak adına her dört yılda bir bu oyunlara ev sahipliği yapmaya başladı. Bu uygulama, İmparator Theodosius'un "Pagan kült" ritüellerini yasaklamasına dek 12 yüzyıl boyunca sürdürüldü. Atina'daki ilk modern Olimpiyat oyunları 1896 yılında yapıldı.


9. Bizleri enfes bir mimari ile tanıştırdı

Partenon ve Erekhtheion gibi örnekler, antik Yunan'ın mimari bilgisini ve hala saygı gösterilen uygulama yöntemlerini inanılmaz bir şekilde yansıtır. Tapınaklar, gösterişli sütunları ve nefis figürleri ile yapının tüm bileşenlerinin birbirleri ile olan ilişkilerine dikkat edilerek yapılmışlardır. Bu yapılardaki hassasiyet ve beceri, dünya genelindeki modern dönüm noktalarında fark edilen mimari konseptleri ve tasarımları etkilemiştir.


10. İnanılmaz heykel ve çömlek koleksiyonlarını dünyaya kazandırmıştır

Sahip oldukları mermer, kireç taşı ve bronz materyallerini kullanarak çeşitli tanrılarının ve kahramanlarının, aynı zamanda da önemli tarihi olayların ve kültürlerinin baskın unsurlarının görüntülerini yarattılar. Çömlekler daha çok günlük kullanım için yaratıldıysalar da birçok kavanoz, testi ve kaplar müzelerde sergilenmelerine yetecek kadar güzel, temalı resimlerle dekore edildiler.


11. Gerçek huzurun açıklamasını yaptılar

Sakinlik ve ağırbaşlılık anlamına gelen ataraxia kelimesi ilk olarak Epikür'ün meşhur ilkeler listesinde kullanılmıştır. Epikür, içsel huzura kavuşmak adına haz hissini maksimuma çıkarmak için uğraşmak yerine gereksiz arzuları denklemden çıkarmaya çalışmamız gerektiğine inanmıştır. Sonsuz bir huzura ulaşmayı sağlayan şeyler, hayatın basit kısımlarıdır.


12. "Mutluluk" için en kapsamlı ve en anlamlı olan kelimeyi sağladı

Aristoteles tarafından tanıtılan bir terim olan eudaimonia, antik Yunan etik sisteminin bir parçasıdır, kişinin kendisinden çok daha büyük bir şeyin parçası olmasını içeren gerçek mutluluğun basit bir ifadesidir. Bu felsefe, akıllıca kararların, bizleri yalnızca kendimize değil, içinde bulunduğumuz dünyaya fayda sağlayan bir iyilik haline dönüştürür. Zaman ilerledikçe mutluluk ve anlam bir ve aynı olur.


e4900d268da64bfab956b1e9f10aa150

Sahte milyoner mücevherleri çaldı!

Kendini milyoner olarak tanıtıp milyonlar değerinde mücevher çaldı!



Kendini milyoner olarak tanıtıp milyonlar değerinde mücevher çaldı!
Formula 1'in İngiliz patronu Bernie Ecclestone'un küçük kızı Petra'nın başkent Londra'nın lüks semti Belgravia'daki evinden 500 bin sterlin (1.5milyon TL) değerinde mücevheri çalındı. Soyguncunun, 24 yaşındaki Petra Ecclestone'un satışa çıkardığı evi, kendisini Kazak milyoner olarak tanıtıp gezdiği ve bu sırada mücevherleri çaldığı belirtildi. Çalınan takılar arasında pırlantalı Rolex saat ve elmas küpeler de var.



b11cf64a8c7942f4b8ceb8cdc262feeb

6 Ocak 2020 Pazartesi

Daha mutlu ve sağlam bir ilişki için mutlaka yapmanız gerekenler

İlişkinizde uygulayacağınız bu romantik ipuçları ile daha mutlu ve sağlam bir ilişkiye sahip olmanız mümkün.

İlişkide yapılan küçük jestler, özel günleri hatırlamak, sevdiğini söylemek ya da güven vermek... Bunların hepsi partnerinize hissettirebileceğiniz en güzel ve en samimi hisler. Üstelik hepsi daha mutlu bir ilişki yaşamanız için kesin çözüm!

1. Partnerinizin isteklerini önemseyin

Partnerinizin günlük hayatta bahsettiği küçük isteklerini hatırlamaya çalışın. Örneğin uzun zamandır beklediği bir filme beraber gidin, vitrinde gördüğü o ayakkabı ile ona sürpriz yapın ya da onunla daha önce görmek istediğini söylediği bir yerde küçük bir tatil yapın.

2. Tartışmayı mümkün olduğu kadar uzatmayın

Tartışmalar iki taraf için de kırıcı olabilir. Ancak burada unutmamanız gereken nokta sizin de suçlu olabileceğiniz. Sinirli olduğunuz anlarda bunu anlamıyor ancak daha sonrasında söylediklerinize pişman olup üzülüyor olabilirsiniz. Bu neden ile partnerinizi üzmemek ve geri dönüşü olmayan yollara girmemek için tartışmalarınızı mümkün olduğunca hafif ve kısa atlatmaya çalışın.

3. Hayal kurun

Beraber hayaller kurun. Onu geleceğinize dahil edin ve onunkine dahil olun.

4. Birbirinize zaman tanıyın

Birbirinize kişisel zamanınızı harcamak için biraz zaman tanıyın. Kendi işlerinize yoğunlaşın. Sevdiğiniz arkadaşlarınız ile buluşun ve onunla olmak zorunluluğu hissetmeden aktiviteler düzenleyin. Bu birbirinizi özlemenizi sağlayacak ve aranızdaki tutku hiç azalmayacak.

5. Sarılın!

Çiftler birbirlerine sarıldığı zaman vücutta ''aşk hormonu" olarak da bilinen oksitosin salgılanır. Bu hormon sizi ve partnerinizi mutlu, birbirinize bağlı ve güvende hissettirir.

570e287a883f41d7983fa8d267b474b5

Burçlara göre ilk buluşma önerileri

Karakterimizi, zevk ve tercihlerimizi etkileyen burçlar söz konusu ilk buluşma olunca tabii ki ilk sırada yerini alıyor. İşte burçlara göre ilk buluşma önerileri...

Koç Burcu:

Koç burcu oldukça heyecanlı ve acelecidir. Bu neden ile ilk buluşma öncesi oldukça stresli ve panik olabilirler. Eğer heyecanlarını dizginleyebilirler ise oldukça keyifli bir ilk buluşma geçirirler. Siz koç burcuna kıyasla biraz daha 'sakin' olmalısınız.

Boğa Burcu:

Boğalar her alanda olduğu gibi ilk buluşmada da konfor ararlar. Bu neden ile boğa burçları ilk buluşma için kendilerini rahat hissettikleri ve daha önce bildikleri bir yeri buluşma noktası olarak belirler ise daha olumlu sonuçlar alacaklar.

İkizler Burcu:

İkizler burcu oldukça eğlenceli ve enerjiktir. Bu yüzden ikizler burçları ilk buluşmalarında eğlenceli bir ortamda neşeli bir halde kendilerini daha mutlu hisseder.

Yengeç Burcu:

Yengeç burçları oldukça romantiktir ve anılara çok önem verir. Bu neden ile romantik ortamlar ve küçük hediyeler onu çok mutlu edecektir.

Aslan Burcu:

Aslan burcuna sahip insanlar kendilerine oldukça güvenen insanlardır. Lüksü severler. Aslan burcu ile bir buluşmanız varsa kendinizden emin olduğunuzu ona yansıtın.

Başak Burcu:

Her türlü aksaklıktan olumsuz etkilenecek başak burçları için dakik olmak çok önemlidir. Detaylara çok takılan başak burcu neredeyse mükemmeli arar. Onları asla bekletmeyin ve emin olmadığınız bir yere davet etmeyin.

Terazi Burcu:

Terazi burcu oldukça enerjiktir. Güzelliğe çok önem verir. Onlar için hem göze hem de kalbe hitap etmeniz çok önemlidir.

Akrep Burcu:

İlk buluşma için daha sakin yerleri tercih ederler. İlk başta biraz çekingen olsa da onu tanıdıkça çok seveceksiniz.

Yay Burcu:

Çok çabuk karar veren ve hemen sıkılan yay burçları, yenilikleri sever. Bu neden ile ilk buluşmada sıkıcılıktan uzak olmanız, onu etkilemek konusunda en önemli etken olacak.

Oğlak Burcu:

Onlar kusursuzu arar. Emin tavırlardan hoşlanırlar. Cimrilik ise asla onlara göre değil.

Kova Burcu:

Kova burcu zekadan etkilenen bir burçtur. Bu neden ile ne konuştuğunuz, nasıl göründüğünüzden çok daha önemlidir.

Balık Burcu:

Romantizmi doruk noktalarda yaşarlar. Onlar için kalbe hitap etmeniz çok önemlidir. İlk buluşmada samimi, içten ve romantik olmalısınız.

08937aab79224f41867f2a04140502a1

Sabah uyanır uyanmaz tüketildiğinde kilo verdiren 5 besin

Sabah erken saatlerde tüketmeniz gereken birtakım besinler hızlı bir şekilde kilo vermenize yardımcı olabilir. Bu besinler yağ yakımı sağlayarak kilo verme sürecinizde etkili oluyor. Peki kilo vermeniniz sağlayacak olan besinler nelerdir? İşte beslenmenize ekleyeceğiniz, yağ yakmanıza yardımcı olacak besinler...

Yoğurt

Sabah erken saatlerde, az miktarda tüketilen yoğurt, sindirim sisteminizi rahatlatır. Ancak reflü gibi mide ve gastrit rahatsızlığı olanlara yoğurt tüketimi önerilmez.

Yulaf ezmesi

Sabahları bir miktar sütle tüketeceğiniz yulaf, sizi gün boyunca tok tutacağı gibi enerji depolamanızı da sağlayacaktır.

Lor peyniri

Bağışıklık sistemini güçlendiren lor peyniri, kas sakatlıklarının tedavisinde de oldukça etkili bir besin kaynağı.

Yumurta

Yumurtayı sabah uyanır uyanmaz yerseniz gün boyu sizi tok tutacaktır. Bu şekilde daha uzun süre tok kalabilir, kilo verebilirsiniz.

Kahve

Kahve, içindeki kafein oranı sebebiyle genellikle sağlıksız gözüyle bakılan kahve, aslında dünyadaki en iyi antioksidan kaynağıdır ve yağ yakmanıza yardımcı olur.

de93af6e2d154d42b88ce0a38f1876ca

Gribe karşı ketojenik diyet

Grip sezonunun tam olarak ortasındayız. Her birimiz bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için çeşitli yöntemler deniyoruz veya gribe karşı önlemler alıyoruz. Ancak yeni bir araştırmaya göre beslenme tipinizi değiştirerek gripten korunabilirsiniz.

Yale Üniversitesi'ndeki bilim insanlarının yaptığı araştırmada, sonbahar ve kış aylarının korkulu rüyası gribi önlemek için ketojenik diyetin etkili bir yöntem olabileceği ortaya çıktı.


Araştırmacılar, influenza virüsü taşıyan kobay fareleri, yağ oranı yüksek karbonhidrat oranı düşük ketojenik diyetle besledi. Bu farelerin yüksek karbonhidratlı diyetlerle beslenen diğer farelere kıyasla daha yüksek hayatta kalma oranına sahip olduğu görüldü. Araştırmada ketojenik diyetin, akciğerin hücre duvarlarında mukus üreterek virüsü daha kötü olmadan hapseden T hücrelerinin (bağışıklık sistemi hücreleri) salınmasını tetiklediği de ortaya çıktı.


Ketojenik diyet nedir?

Ketojenik diyet, düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeren bir beslenme tipidir. Ketojenik diyette vücudun glikoz üretmesine sebep olan karbonhidratlardan tamamen uzak duruluyor. Bu nedenle kilo vermek ve yağ yakmak için oldukça etkili bir diyet.

Ketojenik diyet yapanlar et, yapraklı yeşillikler ve çeşitli sebzeler, tam yağlı süt ve süt ürünleri, kuruyemiş ve çekirdekler, avokado ve orman meyveleri ile hindistan cevizi gibi sağlıklı yağları tüketebiliyor. Buna karşın pirinç ve buğday da dahil olmak üzere tahıllar, şeker, bal veya akçaağaç şurubu, çoğu meyve, patates veya tatlı patates tüketemiyor.


76c8ac3b42ec44b1b5545230c0bd61fc

Singapur’da Türk rüzgarı: Belgin Aksoy’dan anlamlı mesaj

Wellness dünyasının kanaat önderlerinin katıldığı, Singapur'da düzenlenen ve 3 gün süren Global Wellness Summit – Dünya İyi Yaşam Zirvesi'nin tek Türk konuşmacısı Belgin Aksoy oldu.

Bu yıl 13.sü düzenlenen Global Wellness Summit – Dünya İyi Yaşam Zirvesi, "Asya'da Wellness'a Yön Vermek" temasıyla düzenlendi.

Global Wellness Summit – Dünya İyi Yaşam Zirvesi, dünyadaki wellness liderlerini ve vizyonerlerini 4,2 trilyon dolarlık Wellness ekonomisinin geleceğini şekillendirmek ve sektörü olumlu yönde etkilemek üzere bir araya getiriyor.

Zirveye Belgin Aksoy Damgası!

Türkiye'den dünyaya yayılan Global Wellness Day'nin Yaratıcısı Belgin Aksoy, bu yıl 13.sü düzenlenen Global Wellness Summit'e damgasını vurdu.

Belgin Aksoy, üç gün süren zirvenin ilk günü, "Global Wellness Day: Bir gün tüm yaşamınızı değiştirebilir!" konu başlığı ile düzenlenen interaktif öğle yemeğini yönetti.

"90 yaşındaki kendinizden bir mesaj"

Zirvenin 3. gününde ise Belgin Aksoy, ana sahnede gerçekleştirdiği "Message from your 90-year-old self" / "90 yaşındaki kendinizden bir mesaj" başlıklı konuşmasıyla katılımcıların büyük ilgisini topladı ve ayakta alkışlandı.

Konuşmasına "Dünya nüfusu bugün 7,5 milyar, tarih boyunca hiç bu kadar kalabalık ve yaşlı olmamıştık. 2050'de dünya üzerindeki yaşlı nüfusu 2 katına çıkmış olacak ve her beş kişiden biri yaşlı sayılacak", diyerek başlayan Belgin Aksoy sözlerine, "İnsan ömrünün uzaması güzel elbette. Ancak bu durum akla başka soruları getiriyor. Daha uzun bir ömrümüz var, peki uzayan hayatımız sağlıklı mı? Yaşamımıza eklenen yıllar bizi gerçekten mutlu ediyor mu? Daha uzun bir hayata gerçekten hazır mıyız? Yanıtlar iç açıcı değil. Depresyon ve mutsuzluk global seviyede artmaya devam ediyor. İyi beslenmiyoruz, yeterince hareket etmiyoruz ve biz yaşlandıkça hayatımıza yeni hastalıklar ve sorunlar ekleniyor. Bu yüzden sevdiklerimizle, sevdiğimiz şeyleri yaparak geçen uzun bir ömürden daha büyük bir lütuf olamaz. Bunu 90 yaşımıza gelmeden... Şimdi fark edelim" diye devam etti.

İki sene önce Miami'de gerçekleşen Global Wellness Summit'de çocuklar için iyi yaşamın önemine dikkat çeken Belgin Aksoy, bu yıl ise insan ömrünün uzamasıyla yaşlıların yaşamlarında alınması gereken önemlerle ilgili istatistiki bilgiler verdi.

Sunumun sonunda Belgin Aksoy'un Global Wellness Day Elçisi ve yaşları 80 ile 90 arasında değişen 20 Singapurluyu, Doris Day'in "Enjoy Your Life" şarkısıyla sahneye davet etmesine kayıtsız kalamayan katılımcıların dans ederek ve ayakta alkışlayarak eşlik etmeleri zirveye damgasını vurdu.

Bir sonraki Global Wellness Summit 10-13 Kasım, 2020'de Tel Aviv'de gerçekleşecek.

54e5abd43d194288b3408357dcb99bb1