23 Aralık 2019 Pazartesi

Zehirli yumurta krizi

Belçika'da 57 tavuk üretim çiftliğinde yumurtalara böcek ilaçlarında bulunan fibronil etken maddesi olabileceği bildirildi.



Belçika'da 57 tavuk üretim çiftliğinde yumurtalara böcek ilaçlarında bulunan fibronil etken maddesi olabileceği bildirildi.
Geçtiğimiz aylarda Almanya ve Hollanda'daki yumurtalarda bulunan böcek ilacına Belçika'da da rastlandı. Yetkililer, Belçika'da milyonlarca yumurtada böcek ilacının tespit edildiğini, tüketicilerin önlem için "X-NL-40155XX" kodlu yumurtaları tüketmemesi gerektiğini açıkladı.
 
Belçika gıda zinciri güvenliğinden sorumlu Federal Ajansı, haziran ayında ülkedeki yumurtalarda böcek ilacında yer alan fipronilin bulunduğunu ancak soruşturmanın "gizliliği" nedeniyle konunun halka duyurulmadığını açıkladı. Ajans, ülkedeki yumurtaların geri toplanmasını gerektiren bir durum olmadığını, yapılan araştırmalarda yumurtalardaki böcek ilacı düzeyinin çok düşük kaldığını bildirdi.
 
Sağlık Bakanı Maggie De Block, konuya ilişkin "Araştırmalar yumurtaların halkın sağlığını tehdit etmediğini gösteriyor" ifadelerini kullandı. Belçika Tarım Bakanı Denis Ducarme ise ajansın konuya ilişkin ne tür önlemler aldığını içeren özel rapor hazırlamasını talep etti. Ducarme, konu hakkında tam şeffaflık sağlanması ve Belçikadaki yetkililerin Almanya ve Hollandadaki muhattaplarıyla yakın iş birliği içinde olması gerektiğini belirtti.
 

 
Fipronil nedir?
Fipronil, hayvanlardaki pire, bit ve keneleri yok etmesi için kullanılan böcek ilaçlarındaki etken maddedir ve insanların tüketeceği hayvanlarda kullanımı yasaktır. Dünya Sağlık Örgütü'nün 'Orta derecede tehlikeli' olarak tanımladığı fipronil maddesi, yüksek miktarlarda tüketildiğinde böbrek, karaciğer ve tiroit bezlerini etkiliyor.
 
Ne olmuştu?
Belçika'nın Anvers kentindeki Ravel adlı şirket Fipronili, Dega-16 adlı dezenfektan maddeye karıştırdığı bildirilmiş, bunun özellikle Hollandadaki tavuk çiftliklerinde kullanıldığı ve burada üretilen yumurtaların Almanya'ya da satıldığı ifade edilmişti. Almanya'daki bazı kanatlı hayvan üreten şirketlerde Fipronil içeren yumurtalara rastlanmıştı. Almanya'daki süpermarketler Fipronil içeren yumurtaları raflardan indirmiş, 'Aldı' adlı süpermarket zinciri de yumurta satışını durdurmuştu.
 
Not: Yumurta üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan Türkiye, Hollanda'dan yumurta ithal etmiyor.
 



1068c63202664087a73224a25f8d5e2d

Doğru beslenme ile tansiyonunu dengele

Dr. Songül Özer, tansiyonun doğru beslenme ve sağlıklı yaşam ile dengelenebileceğini anlattı.



Dr. Songül Özer, tansiyonun doğru beslenme ve sağlıklı yaşam ile dengelenebileceğini anlattı.
 Düşük tansiyon yani hipotansiyon, ciddi belirtileri olmadığı sürece sanıldığı kadar tehlikeli ve önemli bir problem olarak görülmüyor. Aksine kan basıncının düşük olması, kişi eğer bundan çok şikayetçi değilse, ortalama yaşam süresini bile uzatabiliyor. Araştırmalar kan basıncı düşük seyredenlerin yüksek tansiyonlulardan daha uzun yaşadığını gösteriyor. Ancak düşük tansiyon, bazen önemli hastalıkların habercisi de olabiliyor. Emsey Hospital'dan İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Songül Özer konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.
 
Düşük tansiyon (hipotansiyon) nedir?
Hipotansiyon, tansiyon değerlerinin normalden düşük olması demektir. Hipotansiyon, hiçbir şikayete sebep olmayabilir veya baş dönmesi, bayılma gibi hayatı zorlaştıran belirtilere yol açabilir. Hastanın sahip olduğu hastalıklarla da ilişkili olarak bazı vakalarda hayatı tehdit edici olabilir. Hipotansiyon, sistolik (büyük) tansiyonun 90 mm hg, diyastolik (küçük) tansiyonun 60 mm hg altında olması olarak tanımlanır. Düşük tansiyon kolayca tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur.
 
Tansiyon düşüklüğünün belirtileri
Ani gelişen tansiyon düşüklüğü, ciddi belirti ve bulgular verebilir. Baş dönmesi, konsantrasyon bozukluğu, göz kararması, bulantı, soğuk deri, hızlı soluma, yorgunluk, depresyon, susama hatta bayılmaya kadar giden bir dizi semptoma sebep olabilir.
 
Tansiyonun düşme nedenleri
Hipotansiyonun sebepleri, basit bir dehidratasyondan (su kaybı, vücudun susuz kalması) ciddi dahili ve cerrahi hastalıklara kadar değişebilir. Kalp hastalıkları dediğimiz bazı durumlar; örneğin düşük kalp hızı, kalp krizi, kalp yetmezliğinde, dolaşım sisteminin kalbi çok yormaması için çeşitli mekanizmalar damarlarda genişleme yaparak tansiyonu düşürebilir.
 
Gebeliğin ilk 24 haftasında, büyük tansiyonda yaklaşık 10, küçük tansiyonda yaklaşık 10-15 mm hg düşmeler olur. Gebelik sonrası, bu durum normale döner. Endokrin hastalıklar dediğimiz; hipotiroidizm- guatr bezinin az çalışması, hipertiroidizm- guatr bezinin çok çalışması, adrenal (böbrek üstü bezi) yetmezlik, hipoglisemi-kan şeker düşüklüğü, diyabet-şeker hastalığı da sebep oluşturabilir.
 
İshal, bulantı, kusma, ameliyatlar veya kaza neticesinde oluşan kayıplar, kan kayıpları, enfeksiyon yapan mikropların kana karışması, ilaç alerjileri, yemek alerjileri, böcek sokmaları, diüretikler (idrar söktürücüler), çeşitli tansiyon ilaçları, Parkinson hastalığı ilaçları, antidepresanlar (depresyon ilaçları) ve vitamin B12 eksikliği, folat eksikliği, demir eksikliği gibi yetersiz beslenmeye bağlı beslenme bozuklukları da bu nedenler arasında sayılabilir.
 
Hipotansiyon nasıl tedavi edilir?
Hipotansiyon, sıvı alımı ile düzeltilebilir ama öncelikle nedenlerinin saptanması gerekir. İlk önce tansiyonu düşük olan kişi uzanır hale getirilir ve giysileri gevşetilip, ayakları vücuttan yüksek bir yere konur. Bu arada, tuz oranı artırılmış bir içecek içirilerek (ayran vb.) sıvı desteği sağlanır. Bu şekilde eğer tansiyon yükselmiyorsa, mutlaka bir sağlık merkezine başvurulmalıdır. 
 
Tansiyon düşüklüğüne karşı dikkat edilmesi gerekenler
Bol su içilmelidir. Su ve diğer sıvılar kan hacmini artırarak, tansiyonu yükseltir.

 
Sağlıklı beslenilmelidir. Sebze, meyve, beyaz eti içeren besinlere ağırlık vermek, doktor önerisiyle diyetteki tuz oranını artırmak gerekir.

 
Vücut pozisyon değişikliklerini yavaşça yapmak önemlidir. Özellikle yatar ve oturur pozisyondan ayağa ani olarak kalkılmamalıdır. Sabah yataktan kalkarken derin bir nefes almalı ve kalkmadan önce bir kaç dakika yatakta oturulmalıdır. Uyurken baş biraz yüksek tutulmalıdır. Eğer tansiyon düşüklüğü belirtileri hissedilirse, düz bir zemine uzanarak ayaklar, bacaklar bir sandalye veya benzeri bir yüksek yere koyulmalıdır. Bu durum kanı, bacaklardan kalbe ve beyne yönlendirecektir.

 
Sık sık yenilmeli, karbonhidrat içeriği az yiyecekler tüketilmelidir. Öğünlerin karbonhidrat (patates, pirinç, pasta ve ekmek) içeriğinin az olmasına dikkat edilmelidir. Aynı zamanda bilinen bir yan etki olmadığı sürece, çay ve kahve içmek düşük tansiyonun yükselmesinde fayda sağlayacaktır.

 



93e97e7217934e62a70807bba298f25d

19 Aralık 2019 Perşembe

Aids'ten korunmak için bunlara dikkat!

Aids nasıl bulaşır? Aids belirtileri nelerdir? Aids'ten korunmanın yolları nelerdir? Uz. Dr. Yasemin Şahin Aids ile ilgili merak edilenleri anlatıyor.

Bulaşıcı özelliği, yaşam kalitesi ve süresini kısa sürede düşürmesi nedeniyle tüm dünyada en çok korkulan hastalıkların başında AIDS geliyor. Sanıldığı gibi tokalaşmak, aynı mekanda bulunmak ya da sarılmakla bulaşmayan AIDS'ten korunmak için risk faktörlerini tanıyıp gerekli önlemleri almak önem taşıyor. Uz. Dr. Yasemin Şahin, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla hastalığın belirtileri, risk grupları ve tedavisi hakkında verdi.

AIDS üç önemli yolla bulaşıyor

1- Cinsel yolla: HIV, her türlü cinsel temasla bulaşır. Bulaş için virüsü taşıyan kişiyle yapılacak tek bir cinsel temas bile yeterlidir. HIV ile enfekte kişilerle yapılan cinsel temas sayısı arttıkça, bulaş olasılığı artmaktadır. Birden fazla cinsel eşi olanlar, sık eş değiştirenler, damar içi madde kullanma alışkanlığı olanlar, hemofili, diğer kanama bozukluğu, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları nedeniyle sık kan verilmek zorunda olan kişilerle yapılan cinsel temasta bulaş riski daha yüksektir.

2- Kan ve kan ürünleri ile: Virüsün kanda yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınan kan ve kan ürünlerinin başka bir kişide kullanılması sonucu hastalık bulaşabilir. Ancak; 1985 yılında virüse karşı oluşan antikorların kanda tespit edilmeye başlanmasıyla, kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmeden önce HIV yönünden test edilmesi yasal zorunluluk olmuştur. Bu nedenle, sonraki yıllarda bu yolla bulaş son derece azalmıştır. Ancak; damar içi madde alışkanlığı olan kişilerin aynı iğne ve enjektörü paylaşmaları ile bulaş giderek artan oranlarda görülmeye devam etmektedir.

3- Anneden bebeğe: HIV; gebelik boyunca, doğum sırasında ve emzirme ile anneden bebeğe geçebilmektedir. Ancak; %20-30 olan bu oran HIV pozitif anneye antiretroviral (virüsü baskılayan) ilaç başlanması, doğumdan sonra bebeğe aynı ilacın verilmesi ve sezaryen uygulanması ile % 8-10'lara düşürülebilmektedir.

Bu belirtilere dikkat!

HIV, vücuda alındıktan sonra 1-6 hafta içerisinde ilk çoğalma döneminde akut enfeksiyona neden olur. Bu dönemde belirtiler değişken olmakla birlikte; ateş, lenf bezlerinde büyüme, farenjit, deri döküntüleri, kas veya eklem ağrısı, ishal, baş ağrısı, bulantı ve kusma, karaciğer ve dalak büyümesi, pamukçuk görülebilir. Bir kısım vakada menenjit, ensefalit gibi sinir sistemi bulgularına rastlanır. Bütün bu bulgular 2-4 hafta içerisinde tedavi gerektirmeden geçer. Akut enfeksiyon döneminden itibaren kişi bulaştırıcıdır.

Risk grubundakiler mutlaka tarama yaptırmalı

AIDS ile mücadelede erken tanı ve tedavi uygulamaları, büyük bir öneme sahiptir. AIDS, tanısı hızlıca konulabilen, tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Bu yüzden şüphe hisseden risk durumlarında vakit kaybetmeden tarama yapılmalıdır. Bunlar;

•Korunmasız cinsel ilişki yaşamak ve birden fazla partnerle olmak
•Damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı
•HIV pozitif bir kişi ile ilişki yaşamak
•Görülme sıklığı yüksek bölgelere seyahat etmek ya da orada yaşamak
•Cinsel saldırıya maruz kalmak
•Tüberküloz hastalığı
•Bilinçsiz tıbbi müdahale yapılması olarak sıralanmaktadır.

Doğru tedavi uygulamaları kişiye önemli konfor sağlıyor

HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur; ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Tedavi ile ilgili şikayetler başlayana kadar geçen sürenin uzadığı, hücre sayısının yükseldiği ve özellikle yoğun tedavi ile yaşam süresinin uzadığı tespit edilmiştir. Öte yandan HIV enfeksiyonunda tedavi, artan bilgi birikimi ve ilaç sayısı nedeniyle gittikçe daha karmaşık bir hale gelmektedir. Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri olabilmektedir ve en önemlisi tedavinin doğru uygulanmaması direnç gelişimine neden olmaktadır. Bu sebeple hem tedavi öncesinde hem de tedavi sırasında hastalar bu süreç hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir.

2683ecffd7cf4e1089e88f288fceae2f

Günde 1 kase yoğurt akciğer kanserinden koruyor

Yapılan araştırmaya göre, günde 1 kase yoğurt ve lif oranı yüksek yiyecekler tüketilerek akciğer kanserine yakalanma riski azaltılabiliyor! İşte o çarpıcı sonuçlar...

ABD'nin Tennessee eyaletinde bulunan Vanderbilt Üniversitesi Tıp Merkezi'nden uzmanların yürüttüğü araştırmada ABD, Avrupa ve Asya'dan 1,4 milyon yetişkinin sağlık verileri tarandı.


Katılımcıların yoğurt ve lifli gıda tüketimleri ile sağlık durumları arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmada, her gün yoğurt ve yüksek lifli gıda tüketenlerde bu besinlerden hiç tüketmeyenlere göre akciğer kanserine yakalanma riskinin yüzde 33 daha az olduğu sonucuna varıldı.


Günde 1 kase yoğurt...

Araştırmada, günde bir kase yoğurt tüketenlerin, hiç tüketmeyenlere kıyasla akciğer kanserine yakalanma riskinin yüzde 20 azaldığı tespit edildi.

Tavsiyeleri destekleyen sonuç

Araştırmanın yazarlarından Xiao-Ou Shu, çalışmalarının ABD 2015-2020 Beslenme Kılavuzu'nda yer alan yüksek lifli ve yoğurttan zengin beslenme tavsiyesini desteklediğini belirtti.

Daha önce de tespit edilmişti

Lif oranı yüksek besinler ve yoğurdun, kalp-damar hastalıkları ve sindirim sistemi kanserlerine karşı koruyucu özelliği olduğu daha önceki çalışmalarda tespit edilmişti.

366ecf04d4a541fc9a38a6e3e481404b

15 Aralık 2019 Pazar

Kanser ameliyatı sonrası meme onarımına dikkat çekecekler

Kanser ameliyatından sonra meme onarımı için uygun olan birçok kadın bu seçeneklerden haberdar edilmiyor. "#sonsuzadegin Korkma Dokun" sloganıyla yola çıkan 2. Aestheticstanbul Sempozyumu'na dünyanın dört bir yanından katılacak estetik cerrahi uzmanları bu konuya dikkat çekecek

Kansersiz Yaşam Derneği Başkanı Dida Kaymaz'ın açılış konuşması ile başlayacak sempozyumda, 12 Ekim Cumartesi günü meme kanseri nedeniyle memesini kaybetmiş bir hastaya meme onarımı yapılacak. Bu uygulama canlı olarak izlenebilecek.

Sempozyumda dünyanın dört bir yanından gelecek alanında tanınmış estetik cerrahi uzmanlarının canlı cerrahileri, dermatolog ve medikal hekimlerin uygulamalı anlatımları da yer alacak.

Sempozyum,11-13 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

4f32445cec644024ad5a860efff297d9

Çocukları 'babaanne usulü' besleyin uyarısı

Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Türkkahraman, "Mümkün olduğu kadar 'abur cubur' denilen gıdalardan uzak durulmalı." dedi.

Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Doğa Türkkahraman, çocukları diyabetten korumak için genellikle ev yapımı yiyeceklerin tüketildiği "babaanne usulü" ile beslemek gerektiğini bildirdi.Hastanede tedavi gören "Tip-1" diyabet hastası çocuklarla bir araya gelen Türkkahraman, dünyada 2018'de yapılan bir araştırmaya göre yaklaşık 425 milyon diyabet hastası olduğunun tespit edildiği bilgisini verdi.Hastalığın adeta çağın vebası haline geldiğini aktaran Türkkahraman, diyabetin çocuklarda da sıklıkla görülmeye başladığına dikkati çekti.


Türkiye'de yıllık ortalama bin yeni çocuğun "Tip-1" diyabet listesine eklendiğini aktaran Türkkahraman, çocuklarda diyabet görülme sıklığının ülkeler arasında farklılık gösterdiğini söyledi. Çin'de çok az görülen diyabetin Kuzey Avrupa ülkelerinde 30-40 kat daha fazla olduğunu vurgulayan Türkkahraman, genetik yatkınlık ve beslenme alışkanlıklarının bu farkı ortaya çıkardığını belirtti.


"Tip-1 diyabet bebeklerde bile görülebiliyor"Türkkahraman, Türkiye'de 22 bin civarı "Tip-1" diyabetli çocuk olduğunu, sorunun bebeklerde bile görülebildiğini belirterek, şunları kaydetti:"Genetik yatkınlığa yapılacak bir şey yok. Ama beslenmeye bağlı diyabeti engellemek için ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor. Beslenme alışkanlıkları diyabeti tetikleyebiliyor. Mümkün olduğu kadar 'abur cubur' denilen gıdalardan uzak durulmalı. Gazlı içecek, meyve suyu, şeker, çikolata, dondurma gibi yiyecekler çok fazla tüketilmemeli. Turşu ve yoğurt gibi ev yapımı gıdalar, sebze ve meyve ağırlıklı beslenme çok önemli. Çocukları diyabetten korumak için babaanne usulüyle doğal ve sağlıklı ürünlerle besleyin."


"Çocuklarımıza spor alışkanlığını öğretmeliyiz"Çocukların bilgisayar oyunlarına bağımlı hale geldiğine dikkati çeken Türkkahraman, "Komşu çocukları sokakta buluşup top oynamak yerine odalarından bilgisayarda aynı oyuna giriyor. Sokakta buluşması gereken çocuklar artık internet üzerinden oyunlarda bir araya geliyor. Hiç hareket etmiyor, koşup oynamıyorlar. Bu obeziteye, obezite de ilerleyen yaşlarda diyabete neden olabiliyor. Çocuklarımıza düzenli hareketi, spor alışkanlığını bir şekilde öğretmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.


Çocuklarda çok su içme, sık idrara çıkma, kilo kaybı ve idrar kaçırma gibi belirtilerin diyabetin göstergesi olabileceğini anlatan Türkkahraman, bebeklerde en az bir yaşına kadar anne sütü alımının ve D vitamini kullanımının "Tip-1" diyabet gelişim riskini azalttığını da sözlerine ekledi.


0874e1f09fcb4aecb65cc032bfcc05bb

Antidepresanlar kilo aldırıyor mu?

Depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan antidepresanların kilo aldırdığı uzun yıllardır tartışılıyor. Peki gerçekten antidepresan tedavisi kilo aldırır mı? Nöroşirurji Uzmanı Op.Dr. Kerem Bıkmaz bakın neler söyledi...

Bu, yıllarca merak edilen ama net bir sonuca bağlanamayan bir konu. Son günlerde İngiltere'de yapılan bir araştırma da 10'dan fazla yaygın antidepresanı kullanan hastaların, kullanmayanlar ile kıyaslandığında fazladan 2 – 3,5 kilo alma olasılığının yüzde 21 arttığını gösterdi.


Araştırmaya göre kilo alımı riski özellikle sürekli antidepresan kullanımının 2 ila 3. yılında zirveye çıkıyor vebu riskin 6 yıla kadar sürdüğü gözleniyor. Fazladan 2-3,5 kilonun, bazı kişileri normal kategorisinden kilolu veya obeze taşıyabileceğine işaret eden uzmanlar, kilolu kişilerde antidepresanın obezite riskini yüzde 29 yükselttiğini de vurguladı.


Araştırmada ayrıca antidepresan kullananların, kilo alımıyla ilgili endişeleri varsa doktorlarına danışmadan ilacı bırakmamaları uyarısında bulunuldu.


Almayı kolaylaştırıyor, vermeyi zorlaştırıyor

Bu haplar çoğu kişide kilo almayı zolaylaştırıp kilo vermeyi zorlaştırıyor. Kilo sorununuz varsa bu bilgiyi mutlaka dikkate alın. Çünkü kilo alımının artmasıyla da depresyon, mutsuzluk bağlantılı olabiliyor.

Doktor kontrolünde başlanması gereken antidepresanları doktor kontrolünde bırakmanız gerektiğini de unutmayın.


3bdb0a9b4e80490d9b05234fe8c3b5bb

Kadınlarda görülen sık idrara çıkma ve halsizlik neyin belirtisi?

İdrar yolunun herhangi bir bölümüne yerleşen bakteriler, idrar yolu enfeksiyonuna neden oluyor. Kadınlarda üretranın vajina ve anüs gibi bakterilerin bulunduğu bölgeye yakın olması nedenleriyle kadınlarda daha sık görülen bu enfeksiyon eğer tedavi edilmezse böbrek iltihabına yol açabiliyor!

İdrar yolu enfeksiyonunun mesanede başladığını ve daha sonra bakterilerin üreterler aracılığı ile böbreğe ulaşarak böbrek iltihabına ve ciddi enfeksiyonlara neden olabildiğini söyleyen İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç.Dr. Enes Murat Atasoyu, "Böbrek iltihapları ateş, titreme, sık sık idrara çıkma, bulantı, kusma, sağ veya sol yan ağrısı, kanlı veya bulanık idrar, halsizlik ve yorgunluk ile kendisini gösterir" dedi.


Hamile kadınlarda risk daha yüksek

Gebe kadınlarda büyüyen rahmin üreterler üzerine baskı yapması sonucu idrar akımını yavaşlatması nedeni ile mesane ve böbrek iltihabı gelişme riskinin oldukça yüksek olduğunu belirten Atasoyu, "Ayrıca prostat büyümesi nedeni ile idrar akımının yavaşlaması halinde, mesane fonksiyonlarının bozulması sonucu idrarın tam boşaltılamaması ve mesanede birikmesi durumlarında, üretra darlığı ve mesanedeki idrarın böbreklere doğru geri kaçışının olduğu hastalık hallerinde böbrek iltihabı gelişme riski yüksektir" şeklinde konuştu.

Mesane tam boşaltılmalı

Böbrek iltihabı tanısının idrar tahlili ile konduğunu söyleyen Doç.Dr. Enes Murat Atasoyu, "Gerekirse ek olarak görüntüleme tetkikleri yapılabilir" dedi. Doç.Dr. Atasoyu, bakteriyel enfeksiyonlarda hastalığın tedavisi için uygun antibiyotik ilaçların kullanılması gerektiğini belirterek, "Eğer üriner sistemde yapısal bir bozukluk varsa bunlara dönük tedavilerin de yapılması uygun olur.

Ayrıca bol su içmek, istirahat etmek, mesanenin tam boşalmasını sağlamak için çömelmek yerine oturarak idrar yapmak enfeksiyonun iyileşmesine katkı sağlar" açıklamasında bulundu.


Böbrek enfeksiyonundan korunmak için...

Böbrek enfeksiyonlarından korunmak için önerilerde bulunan Doç.Dr. Enes Murat Atasoyu, "Bol su tüketilmesi, yüzmek için girilen havuz ve deniz suyunun temiz olduğundan emin olmak, genital ve anal bölge temizliğine dikkat etmek, kadınların taharetlenme esnasında önden arkaya doğru temizlik yapması, cinsel ilişki sonrasında idrar yapmak, bakterilerin çoğalmasını kolaylaştırabileceği için sperm öldürücü özelliğe sahip kondom veya vajinal diyaframların kullanılmaması, gereken sıklıkta banyo yaparak beden temizliğine dikkat edilmesi önemli" dedi.

67ab8ee260014a17b11f7e2855d74488

13 Aralık 2019 Cuma

Parlak bir cildin 7 püf noktası

Daha canlı ve parlak bir cilt için Dermatoloji Uzmanı Dr. Ahmet Günay'ın önerilerine kulak verin.



Daha canlı ve parlak bir cilt için Dermatoloji Uzmanı Dr. Ahmet Günay'ın önerilerine kulak verin.
Her kadın güzel ve bakımlı bir cilde sahip olmak ister ve bunun için birbirinden farklı yöntemler dener. Fakat bakımlı ve güzel olmak için ille de pahalı ürünler gerekmiyor. Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Ahmet Günay evde güzelleşmenin pratik yolları hakkında bilgi verdi.
 
Bol su için: Bol su içmenin, cildi içeriden nemlendirdiği bir gerçek. Sağlık açısından bir engel yoksa günde 2 litre su içilmesinde fayda var. Ancak çay ve kahve yerine su içilmeli. Çünkü çay, kahve gibi içecekler idrar yaptırıcı etkiye sahiptir, olan suyun da kaybına neden olurlar.
 

 
Nemlendirici krem kullanın: Özellikle kuruyan, pullanan ve yaşlanan cildi bu etkilerden korur. Özellikle gözaltlarına ve tüm cilde uygulanabilen türleri var. Doğal nemlendirici içerenler (özellikle zeytinyağı) kullanılmalıdır.
 
Koruyucular yaz-kış kullanılmalı: Lekelerden ve yaşlanmadan korunmak için güneş koruyucular sadece yazın değil kışın da kullanılmalı. Bunları seçerken kimyasal filtrelere ilave olarak fiziksel filtre de olmasına dikkat edilmelidir.
 

 
Yağlı ciltler sık sık temizlenmeli: Yağlanma akne oluşumuna ve mikrop üremesine zemin hazırlar. Bu nedenle yağlı cilt sık yıkanmalıdır. Sabun şart değil fakat kullanılacaksa antiseptik ve doğal olanlar tercih edilmelidir.
 
Beslenme şekli önemli: Sebze, meyve gibi vitaminden zengin yiyecek tüketilmeli. Yeterli bulamıyorsak, dışarıdan vitamin takviyesi olabilir. Bu amaçla Biotin, C ve E vitaminleri ve çinkonun önemi büyüktür.
 
Sigaradan uzak durun: Çay, kahve az tüketilmelidir. Sigaradan da kesinlikle uzak durulmalıdır.
 
Spor yapın: Spor ve egzersiz çok önemli ancak cilt sağlığı için spor ve egzersiz, kapalı spor salonları yerine açık havada yapılmalıdır.
 




41a4eda8e0df44af8110f2e0efc51cc4

Elinizdeki ürünlerle yapabileceğiniz cadılar bayramı makyajları

Elinizin altında bulunan malzemelerle kolayca yapabileceğiniz cadılar bayramı makyajları hazırladık sizin için.



Elinizin altında bulunan malzemelerle kolayca yapabileceğiniz cadılar bayramı makyajları hazırladık sizin için.
Artık ülkemizde de yavaş yavaş bir gelenek haline gelen cadılar bayramı yaklaşıyor. Eğer bir partiye davet edildiyseniz kendiniz olarak gitmek istemezsiniz. Elinizin altında bulunan malzemelerle kolayca yapabileceğiniz cadılar bayramı makyajları hazırladık sizin için. Yazının devamını okumayı unutmayın.

 
Cadı
Cadılar Bayramı kutlamak için cadı olmaktan daha iyi bir seçenek düşünemiyoruz. Ayrıca kim demiş cadılar her zaman çirkin olur diye? Siyah bir eyeliner ve kırmızı bir ruj ile kolayca bir cadıya dönüşebilirsiniz. Tek ihtiyacınız, bir cadı şapkası. Cildinize bir baz sürerek makyajınıza başlayabilirsiniz. Daha sonra, geçen kıştan kalan, rengi size açık gelen fondöteninizi boynunuz da dahil olmak üzere tüm yüzünüze uygulayın. Daha soluk görünmek için üzerinden açık renk bir pudra ile geçebilirsiniz. Kalın ve uzun kuyruklu bir eyeliner çekip göz makyajınızı, kirpiklerinizi uzun ve hacimli gösteren bir maskara ile tamamlayabilirsiniz. Kırmızı bir ruj ile son dokunuşunuzu yapıp kostümünüzü giydiğinizde, işte, partiye hazırsınız.
 

Vampir
Bu karakter için bol bol "Yaşamayanlar" dizisinden tüyo alabilirsiniz. Vampir olurken en önemli olan şey dişlerinizdir. Bir adet takma vampir dişi aldığınızda işiniz yarı yarıya kolaylaşacaktır. Bir de ek olarak bir pelerin edinirseniz şahane bir karakter yaratmış olursunuz. Vampir makyajı için teninizin taş gibi bembeyaz ve pürüzsüz olması şart. Bu nedenle en açık renk ve en kapatıcı fondöteninizi kullanmanızı öneririz. Eğer elinizde bebek pudrası varsa makyajınızı bebek pudrası ile tamamlayın. Ten renginizin nasıl açıldığına inanamayacaksınız. Gözlerde biraz buğulu ve yoğun bir makyaj öneririz. Göz bazınızı sürdükten sonra koyu bordo bir farı katlanma bölgenize geçin. Belirginleştirdikten sonra siyah krem far ile tüm göz kapağınızı doldurun ve bir karıştırma fırçası yardımıyla bordo far ile güzelce karıştırın. Toz siyah farı da yine tüm göz kapağınıza uyguladığınızda son derece buğulu ve koyu bir göz makyajı elde etmiş olacaksınız. Bu makyaj için takma kirpik çok uygun olacaktır. Koyu renk ruj, vampir olmanın şanındandır. Bordo rujunuz ile makyajınızı tamamlayabilirsiniz.
 

Örümcek ve balkabağı
Eğer bir karaktere bürünmek istemiyorsanız ve tek amacınız makyajınızda cadılar bayramı ruhu yansıtmak ise sadece renklerden yararlanarak bir makyaj yapabilirsiniz. Cildinizi makyaja hazırladıktan sonra, bazınızı ve fondöteninizi uygulayın. Göz makyajına başlamadan önce göz bazı kullanmanızı tavsiye ederiz. Ardından kavun içi bir farı tüm göz kapağınıza uygulayın. Katlanma bölgesini güzelce dağıtmayı ve karıştırmayı unutmyın. Hafif buğulu bir görünüm elde etmek için kirpik diplerine doğru rengin daha yoğun olması gerekiyor. Üst üste far uygulamaktan korkmayın. Alt kirpik diplerinize de aynı şekilde bu fardan uyguladıktan sonra kirpiklerinizi örümcek gibi gösteren başarılı bir maskaraya ihtiyacınız var. Hafif kuyruklu bir eyeliner çektikten sonra alt kirpiklerinize ince uçlu eyeliner ile sekiz bacaklı örümcekler çizerek makyajınızı tamamlayabilirsiniz.
 

Doğa ana
Hep ürkünç ve tüyler ürpertici makyajlar yerine bu sefer biraz daha sevimli ama yine de fantastik bir makyaj tercih ettik. Öncelikle, elinizde olan tüm yeşil, mavi, pembe renkli farlara ihtiyacınız olacak. Hatta renkli rujlarınız varsa ve günlük hayatta çok kullanamıyorsanız kendinize harika bir fırsat yaratmış olabilirsiniz. Elinizin altında olan yeşil farlar ile göz makyajınızı yapın. Pembe farlarınızı bir bronzer gibi kullanarak elmacık kemiklerinizin üstünden şakaklarınıza doğru dağıtabilirsiniz. Dudaklarınıza da yeşil ya da mavi bir ruj sürdüğünüzde makyajınız hazır olacak. Çiçeklerden ya da sarmaşık yapraklarından hazırladığınız bir taç ile makyajınızı tamamlayabilirsiniz.
 
 
 
 
 
 
 
 




8e0455633c0941b9b220630be5d554bb

12 Aralık 2019 Perşembe

Fraxis Duo nedir?

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erol Koç, cilt yenileme ve leke tedavisinde kullanılan Fraxis Duo sistemini anlattı.



Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erol Koç, cilt yenileme ve leke tedavisinde kullanılan Fraxis Duo sistemini anlattı.
Teknolojinin ciltteki sorunları tedavi etmek için geliştirdiği sistemlere her geçen gün yenileri ekleniyor. Fraksiyonel Karbondioksit Lazer ve Mikroiğneli Radyofrekans sistemleri kombine edilerek piyasaya sunulan yeni Fraxis Duo, cilt yenileme, yara ve sivilce lekeri, kırışıklıklar, çatlaklar, damarlanma, aşırı terleme gibi birçok sorunun tedavisinde kullanılacak. Fraxis Duo'nun özelliklerini Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erol Koç anlattı.
 
Radyofrekans sistemi, son yıllarda bilimin hizmetine sunulmuş, elektrik akımı kaynağı ile değişik akımlarda dalga boyunda radyofrekans enerjisi üreten bir sistemdir. Buna yine son yıllarda fraksiyonel modu eklenmiştir ki mikroiğneli fraksiyonel mod ile derinin daha derin katmanlarına enerji ulaştırılabilmekte ve yan etkisiz, hasarsız olarak derinleri etki altına alabilmektedir. Yine son yılların teknolojisi olan CO2 lazer ile hem yüzeyden hem derinden verilen enerji ile tüm yüzeyel ve derin deri lezyonlarına etki edilmekte ama bunun yanında fraksiyonel sistem sayesinde çevreleyen dokuya minimal hasar verilirken, lezyonel doku etkin bir biçimde tedavi edilebilmektedir. Fraxis Duo; estetik pazara radyofrekans mikro iğneleme ile birlikte giren çoklu-platform bir karbondioksit CO2 lazer sistemidir.
 

 
Mikro iğne fraksiyonel radyofrekans (RF) ile kombine fraksiyonel CO2 lazer; medikal estetik kozmetik dermatolojide günümüzde gelinen en son teknolojidir. Sistemin önemli avantajlarından biri, iki teknolojinin birleştirilerek derinin hem yüzeysel ve hem derin katmanları ısıtılarak koagülasyon elde edimesidir. Mikro iğne fraksiyonel RF yüksek oranda hacimsel ısıtma ve derin ısı dağılımı sağlarken; CO2 fraksiyonel lazer yoğun yüzeysel ısıtma ile stimülasyon sağlar. Bu sayede akne izi, kırışıklık, cilt gevşekliği ve pigmentasyon dahil olmak üzere tıbbi ve kozmetik endikasyonlar, geniş bir yelpazede tedavi edilebilmektedir.
 
Lezyona ve duruma göre değişmekle birlikte lezyonların tahribini sağlayan durumlar için genellikle tek seans yeterli olurken, cilt gençleştirme, akne skarları, çatlaklar vb. gibi durumlar için ise 4-6 seans yeterli olmaktadır. 1-2 gün süren kızarıklık, nadiren hafif kabuklanma, soyulma ve kızarıklık haricinde sistemin ciddi bir yan etkisi veya komplikasyonu yoktur.
 
Sonuç olarak CO2 lazer ve RF teknolojilerini birarada platform olarak sunan bu sistemin kullanım alanları; cilt tonu ve dokusunu gençleştirme, gözenek sıkılaştırma, kırışıklık tedavisi, cilt gençleştirme, lekeler, sivilce izleri, akne skarları, ameliyat izi, diğer yara ve izler, kırmızı yüz, damarlanma, hamilelik çatlakları ve aşırı terleme olup, medikal estetik kozmetik dermatoloji sektöründe yerini almış bir teknolojidir.
 

 



55a6266032814a5ab336c6868ab3dce0

Akıllı dolgu nedir?

Dr. Osman Baş, yeni nesil dolgularla ilgili bilgi verdi...



Dr. Osman Baş, yeni nesil dolgularla ilgili bilgi verdi...
Son yıllarda yaşlanma belirtilerini geciktirme arzusu hem kadınlar hem de erkekler için oldukça önemli hale geldi. Giderek artan bu talebin yaşlanmayla savaşan pek çok medikal estetik yöntem ve uygulamanın gelişmesine neden olduğunu söyleyen Dr. Osman Baş cilt gençleştirmede en önemli noktaların başında kolajen üretimini artırmak olduğunu ve bu bağlamda son yıllarda kolajen üretimini artıran dolguların daha çok tercih edildiğini söyledi.
 
Yaşlanma sürecimizi genetik ve çevresel faktörler olarak tanımlanan iki etmen belirler. Bunlardan daha etkili olan çevresel faktörlerden özellikle güneş ışınları, cilt kolajeni üzerinde çok ciddi hasar oluşumuna neden olur. Ayrıca sigara kullanımı, kötü beslenme, sağlıksız yaşam koşulları, hormonal bozukluklar, sistemik ve metabolik hastalıklar gibi pek çok neden çevresel yaşlanma nedenleri arasında yer alır. Yaşlanma sürecinde cildimizde bulunan kolajenin yapısında bozulma ve hasarlanma olur. Kolajenin kalitesi azalır ve bu durumun ciltteki karşılığı gevşeme ve elastikiyet kaybıdır. Ayrıca yıkılımın fazla olması ve yerine yeterince yenisinin üretilmemesi nedeniyle cilt kolajeni miktar olarak da azalır. Sonuçta yerçekimi etkisinin de sürece katılımıyla elmacık kemikleri üzerindeki dolgunluğun azalması, yanaklarda boşalma ve aşağı doğru sarkma, burun kenarı oluğunda derinleşme, gülme çizgilerinin belirginleşmesi, dudak üzerinde sigara çizgilerinin oluşumu, dudakta büzülme ve ağız kenarlarında sarkma meydana gelir.
 
Bu süreçte vücudun kendi kolajen üretim mekanizmalarını uyararak kolajen miktarının ve üretilen kolajenin kalitesinin artırılması hedeflenir. Kolajen üretimini destekleyen yeni nesil dolgularda bu nedenle son dönemlerde oldukça tercih ediliyor.
 
Kolajen üretiminde "Akıllı Dolgu"
 
Dolgunun yüzde 70'ini oluşturan özel bir içerikten oluşan "Akıllı Dolgu", bu sayede vücuttaki kolajen üretimini artırarak ilk uygulama anında oluşan dolgunluk görünümünü verir. Uygulamadan 6-8 hafta sonra tamamen biyo emilime uğrayarak yok olur. Gerçek anlamda dolgu etkisini yaratacak olan deri içerisinde homojen olarak dağılmış olan PCL Parttikülleridir. Bu partiküller birbirlerine yakınlıklarına bağlı olarak değişik hacimde kolajen oluşumuna neden olurlar. Kolajen oluşumu birinci ay başlar ve dördüncü aya kadar artarak devam eder. Sonuçta PCL Partikülleri tamamen biyo emilime uğradığında, lifting etkisini ve dolgunluğu verecek yeterli miktarda kolajen oluşmuş olur. Yaklaşık 30 yıldan beri cerrahi uygulamalarda dikiş ip olarak güvenle kullanılan KaproLakton ise dolgunun kalan yüzde 30'unu oluşturur. Kolajen üreten hücreleri uyararak dokunun kendi yeni ve sağlam kolajenini üretmesine yol açar.
 
Nasıl uygulanır?
 
Kolajen uyarıcı dolguların uygulanışı diğer dolgularda olduğu gibi çok kolaydır. Bu nedenle küçük bir dokunuş olarak ifade edilebilir. Lokal anestetik ile uygulanması nedeniyle ağrısızdır. Uygulama sonrasında günlük yaşama hemen dönülebilir. İlk uygulama anında görülen hafif dolgunluk jele aittir ve birkaç haftada kaybolur. Gerçek etki için 3-4 ayın dolmasını beklemek gerekir. Çünkü yeterli kolajen oluşumu için bu süreye gerek vardır. Bu sürenin sonunda ciltte istenen lifting etkisi ve dolgunluğun yanı sıra cilt kalitesinde ve görüntüde iyileşme görülür.
 
Kolajen uyarıcı bir dolgu olarak Akıllı Dolgu, bir yıldan dört yıla kadar kalıcılık sağlayabilen dört ayrı formdadır. Yüz bölgesinde dudaklar ve göz altları dışında hacim ve lifting gereksinimi olan her yere uygulanabilir. El sırtı, boyun ve dekoltede cilt kalitesini ve elastikiyetini artırmak amacıyla uygulanmaktadır. Yüzdeki yara izlerine, derin acne izlerine ve elastikiyetini yitirmiş gevşek deriye yardımcı olabilir.
 
"Akıllı Dolgu" daha güvenli midir?
 
Cilt içerisine verilen dolgu maddesinin 1-3 ay içerisinde tamamının biyo emilimle yok olması, etkilerinin bir ayda başlayıp dört ay gibi bir sürede yavaş yavaş oluşması ve hızlı hacim artışı yapmaması öne çıkan özellikler... Diğer dolgu sistemlerinde kalıcılık süresini artırmak amaçlı kullanılan ve zaman zaman olumsuz etkilere neden olabilen çapraz bağ yapısına sahip olmaması gibi nedenlerle de yeni nesil kolajen uyarıcı dolguların daha güvenli oldukları söylenebiliriz.
 



b890b2e5bd014c20b3e54066773f904b

Kilo vermenizi sağlayacak yiyecekler

Tüm diyetleri vazgeçilmezi sebzeleri, tahılları ve nicelerini listemizde alt alta göreceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Burada, belki de diyetiniz boyunca uzak durmanızın söylendiği veya aklınızın ucundan dahi geçmeyecek etkileri olan yiyeceklerle karşılaşacaksınız. İşte sizin için hazırladığımız listemiz:

Patates

Tatlı patateslerin sağlığa ne kadar yararlı olduğunu duyuyoruz ama aynı zamanda beyaz patatesin de ne kadar yararlı olduğunu biliyor musunuz? C vitamini ve potasyum açısından zengin olan patatesten bir hafta içinde 5 porsiyon yiyen birinin kilo kaybetme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadığı yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Burada porsiyon kontrolü devreye giriyor. Her öğün için dev patatesler seçmeyin, üstü peynirle kaplanmış, kremalanmış veya yağlanmış, aşırı yağda kızartılıp çılgınca ketçaplanmış patatesten uzak durun. Bunun yerine orta boy patatesleri tercih edin, zeytinyağı ve tuz ile afiyetle tüketin.


Kahve

Sabah keyfiniz için içtiğiniz bir fincan kahve, harika bir antioksidan kaynağı, beyninizi korumak, kanser riskini düşürmek gibi pek çok faydayı beraberinde taşıyan bir gıda. Tüm bu faydalarının yanında, hormon salgısını artırarak tokluk hissini yaratıp açlık hissinizle başa çıkmanızı da sağlıyor. İki şeye dikkat etmeniz gerekiyor, çok fazla krema ya da şeker kullanmamak ve kahvaltıyı oldukça az yapıp bir sonraki öğünün dozunu fazlaca kaçırmamak.


Sirke

Araştırmalar, salatanıza eklediğiniz bir miktar sirkenin bile açlık hissinizi kontrol etmenizi sağladığını ve insülin duyarlılığını geliştirerek kan şekerinizi düzenlemenize yardımcı olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca çorbanıza, salatanıza ya da ızgaralanmış proteinlerinize eklemeniz ekstra kalori almadan, yemeğinizin lezzetini katbekat artırmanızı sağlayacak. Küçük bir uyarı: asidik yapısından dolayı ağzınızı, gırtlağınızı ya da sindirim sisteminizi rahatsız edebilir. Bu nedenle küçük miktarlarla beslenme düzeninize dahil ederek sizdeki etkilerini gözlemleyebilirsiniz.


Kimyon

Eğer henüz sizin baharatlarınız arasında yerini almadıysa hayatınız için oldukça önemli bir tadı esgeçiyorsunuz demektir. Kimyonun kilo kaybına, kolesterolü düzenlemeye ve hazmı kolaylaştırmaya etkileri olduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıktı. Aynı zamanda oldukça iyi bir demir kaynağı olan baharat, oksijenin kaslarınıza taşınmasına ve vücudunuzun enerji seviyesini yükseltmeye büyük bir destek sunuyor.


Patlamış mısır

Kilo kaybetmeye çalışırken televizyon keyfinizin vazgeçilmezinden feragat etmenize gerek yok. Cinmısırı, tahıldır, yani kilo verme faaliyetinizi düzenli bir şekilde yürütmenizi sağlayacak lifleri içerir. Bitkisel lifler içerdiği için gut bakterisinin gelişimi konusunda da rol oynar ki bu da aslında beden sağlığını desteklerken bir yandan da kilo almanızı önler. Hidrojenize edilmiş, trans olmayan bir yağla patlattığınız mısırları afiyetle yiyebilirsiniz.


Makarna

Tam tahıllı olduğu ve porsiyonlarınızın ayarını yaptığınız sürece makarna da oldukça sağlıklı bir seçenek haline gelebilir. Böyle olunca kan şekerinizde ani yükselmelere yol açmayan bir gıda haline gelen makarna, yine de onu nasıl bir sosla yediğinize bağlı olarak niteliğini değiştirebilecek düzeyde. Yarım tabak yediğinizde bile 160 kalori ve 14 gr yağ alacağınız ağır kremalı soslar ya da avokado sosundan uzak durun. Ev yapımı soslar deneyin, közlenmiş domates ve otlarla düşük kalorili ve antioksidan seviyesi yüksek soslar kullanabilirsiniz. Porsiyon kontrolüne gelince, İtalyan tarzını benimseyin ve bir tabak yiyin.


Tavuk çorbası

Sebzeli tavuk çorbası, hem protein içeriyor hem de almanız gereken diğer besin değerlerini almanızı sağlıyor. İçine dilediğiniz sebzeyi ve zenginleştirici otu koyabilirsiniz ama makarna türevi kombinasyonları kullanmayın. Hamurlu her türlü içerik kan şekerinizin yükselmesine yol açacak ve aslında istediğiniz sağlıklı öğünü de elde edememiş olacaksınız. Diyet için sıvı tüketilebilecek seçenekler her zaman harikadır, siz de kendi damak tadınıza  uygun lezzeti keşfedin ve beslenme düzeninizin kurtarıcısı ilan edin.


562bc13e2a024bc6aba49ae1bc1bc86d

Rambutan nedir?

Uzak Doğu ülkelerinde oldukça sık görülen rambutan meyvesinin faydaları nelerdir?



Uzak Doğu ülkelerinde oldukça sık görülen rambutan meyvesinin faydaları nelerdir?
Uzak Doğu ülkelerinde oldukça sık görülen rambutan meyvesi faydalarıyla sofralarda daha fazla yer almayı hak ediyor. Görüntüsüyle dikkat çeken rambutan meyvesi dış kabuğunda yer alan saçaklar sebebiyle farklı görünümlü bir canlıyı andırıyor. Bu meyve, ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlansa da tadıyla farklılık arayanlara tatlı-ekşi mayhoş bir seçenek sunuyor. Üstelik tadı ve görüntüsüyle olduğu kadar mucizevi faydalarıyla da dikkat çekiyor.
 
Avrasya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Büşra Çengel, UzakDoğu'dan ülkemize gelen bu farklı meyvenin saymakla bitmeyen faydalarını ve nasıl yenilmesi gerektiğini anlatıyor.
 
Gerçek bir antioksidan kaynağı olan rambutan, serbest radikallerle savaşarak hastalıklara karşı vücudu koruyor. Güçlü antioksidanlar sayesinde kanserden, kalp hastalıklarına kadar birçok hastalığa karşı vücudu dirençli kılıyor. Bunların yanı sıra;
 
 
Rambutan meyvesi nasıl tüketilir?
Tropikal bir meyve olan rambutan ülkemizde sık sık tüketilmese de son zamanlarda birçok alanda kullanılmaya başlandı. Dışı tüylü, içi yumuşak görünse de nispeten sert bir yapıda olan dokusuyla rambutan meyvesinin çekirdeklerinin yenmesi önerilmez. Tat olarak üzüme benzemesiyle damak tadımızla uyumlu olan rambutan meyvesi çekirdeklerinden ayrılarak yenebileceği gibi keklerden tatlılara, kokteyllerden salatalara kadar birçok tarifte kullanılabilir.
 



e12af264c4944e50bbecb27b0bf47dc2

11 Aralık 2019 Çarşamba

Gardırop yenilemenin yolları nelerdir?

Dolabınızda bir sürü kıyafet olmasına rağmen hala giyecek bir şey bulamıyor musunuz? Peki, kıyafetleriniz gerçekten nitelikli mi? İşte şık bir stil için gardırop yenilemenin 10 altın kuralı...



Dolabınızda bir sürü kıyafet olmasına rağmen hala giyecek bir şey bulamıyor musunuz? Peki, kıyafetleriniz gerçekten nitelikli mi? İşte şık bir stil için gardırop yenilemenin 10 altın kuralı...
Yeni bir işe başlıyorsunuz ya da çok kilo verdiniz; belki de artık kıyafetlerinizin modasının geçtiğini düşünüyorsunuz? Bunun için dolabınızı baştan yenilemeniz gerekir. İşte dolabınızı yenilemenize yardımcı olacak öneriler...
 
Nötr renklerle başlayın
Dolabınızda belli başlı nötr renklerin bulunmasına özen gösterin. Nötr renkler arasında; siyah, kahverengi, beyaz, ten rengi, lacivert, gri ve krem rengi yer alır. Bu renkleri isterseniz birbirleriyle kombinleyebilir isterseniz de moda olan renklerle farklı kombinasyonlar oluşturabilirsiniz. Nötr renkler, orijinal bir çanta ve ayakkabı ile tamamlamak için idealdir.
 
Yerleştirmeyi öğrenin
Dolabınızı oluşturduğunuzda, en önemli şeylerden biri de doğru yerleştirmeyi bilmektir. Kıyafetlerinizi doğru yerlere koyduğunuzda hem giyinme süreniz kısalacak hem arkada kalmış eskimiş kıyafetleriniz olmayacak; hem de sabah giyinirken tüm dolabınızı dağıtıp toplamak zorunda kalmayacaksınız. Bunun için üstleri kalından inceye doğru olmak üzere farklı raflara yerleştirin. Kıyafetlerinizi kombinlemek için kullandığınız aksesuarlarınızı, kıyafetleriniz ile birlikte asın. 
 

 
Dolabınızı temizleyin
Dolabınızı temizlemek, onu tekrar inşa etmeniz açısından çok önemlidir. Bunun için artık giymediğiniz ya da giymekten hoşlanmadığınız kıyafetlerinizden artık ayrılmanızın zamanı geldi.
 
Günlükler önemlidir
Her dolapta olması gereken parçalar arasında günlük giyebileceğiniz rahat ve işlevsel kıyafetler olması gerekir. Bu parçalar arasında; kotlar, beyaz üstler, siyah topuklu ayakkabılar, siyah minik elbiseler, nötr ceketler, kalem etekler, sade çantalar ve şık ama basit takılar yer alır. Bu pkıyafetler, bir dolabın olmazsa olmaz parçalarıdır. Bu parçaları, işlevsel aksesuarlarla kombinleyip şık bir tarz yakalayabilirsiniz.  
 
 
Trend parçalardan kaçının
Trend parçalar eğlencelidir fakat; dolabınızı oluştururken özellikle bu tarz kıyafetlerden uzak durun. Trend kıyafetler ve aksesuarlar, çok kullanışlı değildir. Trend parçaları ve aksesuarları, her zaman kullanamayabilirsiniz. Her daim stil ve trendin arasında ayrım yapmayı bilin.
 
Bir dengeniz olsun
Dolabınızı gündelik hayat, gece hayatı ve iş hayatı için kategorilere ayırın. İşte giyilebilecek, gece dışarı çıkarken giyilebilecek, toplantılardan giyilebilecek gibi ayırım yaparsanız işiniz çok kolaylaşacaktır. Böylelikle hazırlanma süresinizi kısaltabilirsiniz.
 
Hayat tarzınızı önemseyin
Dolabınızı oluştururken ve alacağınız parçaları seçerken hayat tarzınızı önemseyin. Masabaşı bir işiniz mi var? Çok fazla resmi davete mi katılıyorsunuz? Çocuğunuz var ve sürekli aktif mi olmak zorundasınız? Sosyal alışkanlıklarınız nelerdir? Hayat tarzınızı yansıtan parçalarla her zaman şık ve dinamik olabilirsiniz. 
 
Kişiliğinizi katın
Hayatınız ve iş yaşamınız kıyafet seçiminizde size belirli kısıtlamalar getirebilir. Fakat tüm bunlara rağmen kişiliğinizin ön planda olmasına özen gösterin. Bir karaktere bürünürken sıkıcı olmak zorunda değilsiniz. Kendiniz olun! Kıyafetlerinize, renkleri ve kişiselleştirilmiş aksesuarları kullanarak özgünlük katabilirsiniz.
 
Doğru bedeni seçtiğinizden emin olun
Alışveriş yaparken doğru kıyafeti seçtiğinizden emin olun. Bazı kıyafetler bol gelebilir, yıkanınca çekeceğini düşünebilirsiniz ama çekmeyebilir ya da çok dar bir pantolon giyildikçe açılır diyebilirsiniz fakat açılmayabilir. Bu nedenle alışveriş yaptıktan sonra kıyafetlerinizi evde de mutlaka deneyin. Bedeninize uygun olmayan kıyafetleri, vücut yapınıza göre terzide yaptırabilirsiniz.
 
Köle olmayın!
Her ne yaparsanız yapın, modanın kölesi olmayın. Beğenmediğiniz renklere ve sinir bozucu trendlere mahkum kalmayın. Moda, kendinize yakışanı giymektir. Moda eğlence içindir, kendinizi strese sokacağınız bir şey değil.
 

 



4850c047627f4685bdc600f053c3aef4

Anvelop elbise modelleri

Sezonun en sevilen ve tercih edilen elbise modellerinden olan anvelop elbiseler kadınların belinin oldukça ince görünmesini sağlıyor. Markaların öne çıkan anvelop elbise modellerine haberimizden ulaşabilirsiniz.

H,M 199?


Mango 169,99?


Koton 59,99?


Ganni (Beymen) 1,649.00?


The Latest Thing 395?


BSL 99,99?


Camilla €249.07


İpekyol 512?


Twist 335?


Jacquemus €346.45


adL 799,90?


Jimmy Key 195,99?


Estaban Cortázar €249


Trendyolmilla 110,49?


Agenda 49,90v


Anna Sui €206.46


4bff6b1f871e45fbb5c924c1095f2957